Soma: Unutuyoruz Ve Ölmeyi Bekliyoruz

Soma’nın Sorumlusu: Toplumsal Hafıza
Soma madenlerinde yitirdiklerimizin üzerinden henüz bir ay bile geçmedi. Özellikle kurtarma çalışmalarının sürdüğü günlerde toplumsal duyarlılık had safhaya ulaştı. Örneğin; kurtarma çalışmalarına katılan gönüllüler, gönüllü psikologlar, yardım kampanyaları, özel şirketlerin ücretsiz hizmetleri, bankaların kredi ertelemeleri vb. 

Kurtarma çalışmaları noktalandıktan sonra süreç her zaman ki gibi işledi. İlk günlerde yapılan onca haber, analiz ve televizyon programının yerini, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek “Soma Özel” haberleri aldı ve toplum Soma’yı unutmaya başladı. Bir ay sonra hepimizin hafızasında belki birkaç Soma anısı kalmıştır. Bir internet sayfasında şöyle yazıyordu: “Bir adam öldü.” demek kolay. Bir de “Babam öldü.” demeye çalış.

Belki biz unutmasaydık Soma’da çocuklar kimseye “Babam öldü.” Demek zorunda kalmayacaktı. Üstümüze düşeni yapsaydık “Soma” benzeri acıları yaşamayacağımız unutulan acılarımız;

toplumsal unutkanlık

1983 Armutçuk grizu faciası: 7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak'ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirmiştir.
1990 Amasya grizu faciası: 7 Şubat 1990 tarihinde Amasya'da, Yeni Çeltek Kömür İşletmesi'ne ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi ise göçük altında kalarak hayatını kaybetmiştir.
1992 Kozlu grizu faciası: Türk madencilik tarihinin en büyük felaketlerinden birinde, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci yaşamını yitirmiştir.

Son yıllarda olan maden kazarından örnekler;

10 Aralık 2009 tarihinde Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında, 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Odaköy maden kazası: 23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy'de, toplam 47 kişinin çalıştığı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 kişi ölürken 30 kişide yaralanmıştır.
Karadon maden kazası: 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak'ta, Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi'nin işlettiği kömür madeninde grizu patlaması ve oluşan göçükler sebebiyle 30 kişi hayatını kaybetmiştir.

Aynı yerde tekrar kaza!
8 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi hayatını kaybetmiştir. Tesiste daha önceleri de kaza olmuş, kayda geçen en büyük facia ise 263 işçinin yaşamını yitirdiği 1992 yılında yaşanmıştır.

Bütün bu yaşananlara karşı hiçbir önlem almayan devlet, devletten düzenleme talep etmeyen toplum, topluma yön veren aydınlarımız ve medya her iş cinayetinde bizim de payımız olabilir mi? 

Birgün gazetesinde, “Organize Bir Suç Olarak Soma Katliamı” başlıklı çok ses getiren yazısında Doç. Dr. Aziz Çelik, Katliamı hazırlayan ve seyreden devlet, hükümet, sendika ve medyayı asıl sorumlular olarak nitelendiriyor. Çelik’in medyaya yönelik şu ifadesi ise adeta unutan ve kulak tıkayan tüm topluma yönelik bir serzeniş niteliğindedir:
“Bu yüzden bu katliamda dolaylı sorumluluğu olanlardan biri de işçilerin feryatlarına kulaklarını kapayan ve Soma A.Ş. örneğinde olduğu gibi şirketlerin başarı öykülerini anlatmakla bitiremeyen anaakım medya ve onun ekonomi sayfalarını yönetenlerdir.”(Aziz Çelik, Organize Bir Suç Olarak Soma Katliamı, Birgün)

Çelik’in devlet-hükümetin denetim sorumluluklarını işlediği “iş sağlığı ve güvenliği” ile ilgili bölümdeyse “iş sağlığı ve güvenliği ve denetim” ile alakalı önlemlerin alınmadığı hatta bu konunun kamuyu yönetenler tarafından önemsenmediği çarpıcı ifadelerle ortaya dökülmüştür:

“Hükümet’in bir diğer sorumluğu iş hayatının denetimi konusunda ortaya çıkmaktadır. Madenlerin denetimi konusunda iki bakanlık sorumludur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı. Çalışma hayatının denetiminden devlet sorumludur. Bu hukuksal bir zorunluluktur. Devlet bu görevden kaçınamaz ve bunu devredemez. Devlet yurttaşlarının can güvenliğini sağlamakla yükümlüdür.

Ancak çalışma hayatının denetimi konusunda tam bir sefalet yaşanmaktadır. Öncelikle 1,5 milyondan fazla işyerinin denetimi için sadece 585 iş müfettişinin olduğunun altını çizmek lazım. Çalışma hayatının etkin denetimi bu kadar sınırlı müfettişle mümkün değildir. 260 bin polisin olduğu bir ülkede 585 iş müfettişi devletin önceliği konusunda bir fikir vermektedir.

Öte yandan denetim konusunda işverenlere getirilen yükümlülükler işlevsiz kalmaktadır. İşverenlerin çalıştırdıkları işyeri hekimleri, iş güvenliği mühendisleri ve uzmanları, işletmenin ücretli çalışanıdır. İşverene bağımlı, iş güvencesi olmayan bu çalışanların etkin bir denetim yapması ve bunu raporlaştırması imkansızdır. 6331 sayılı yasa ile öngörülen Ortak Sağlık ve Güvenlik (OSG) Birimleri ise işçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamına gelmektedir. Para karşılığı yapılan bu denetimlerin etkin olacağını düşünmek için saf olmak gerekir. Hiçbir işletme işleri sıkı tutan bir yerden işçi sağlığı hizmetini satın almak istemeyecektir. Özetle işçinin sağlığı piyasaya bırakılamaz. Kamusal bir denetim ve işçilerin kendi denetimi (sendikal denetim) şarttır. Devlet, Hükümet, bakanlıklar, idare tüm bu nedenlerle organize katliamdan sorumludur.” (Aziz Çelik, Organize Bir Suç Olarak Soma Katliamı, Birgün)

Artık önümüzde iki yol vardır: Ya toplum olarak Soma’da yaşanan acıları “kader” diye nitelendirip unutacağız ve “sessizce bir iş kazasında ölmeyi bekleyeceğiz” ya da konuya olan duyarlılığımızı sürdürüp, meselenin üzerine gidilmesi için çaba sarf edeceğiz: zorunlu iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanması için elimizden geleni yapacağız. 


Ben bu yazıya başladım ve bitirmeden yeni bir iş cinayeti işlendi.

“Kartal'da 16 katlı inşaat iskelesinden düşen üç işçi hayatını kaybetti.
İddiaya göre inşaatın 16. katında çalışan işçiler Hasan Doğan (53), Salih Karayalı ve Sinan Doğan (22) iskelenin çökmesi ile 16 kat aşağı düşerek beton zemine çakıldı.”( Bianet, 31 Mayıs 2014)

Biz ne zaman iş cinayetlerine “dur” diyeceğiz? Ne zaman unutmak yerine önlem almayı, “Bir adam öldü” demek yerine “Babam öldü” demeyi tercih edeceğiz?

10 yorum:

  1. Görüşlerinize hepsine katılıyorum. İnşallah empati yapmasını öğreniriz toplumca . Ama işte bu kolay olmuyor. Sürekli gündemin değiştiği bir ülkede empati yapmakta zorlaşıyor. Gerçekten çok üzülüyorum bu duruma. Emeğine sağlık .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Gerçekten artık çok az kişi soma kelimesini duymak istiyor. Bu yazıyı da diğerleri gibi sosyal medya ortamında paylaştığım zaman bunu gördüm neredeyse kimse ilgilenmedi bile.

      Oysa iş güvenliği hepimizin hayatıyla ilgili bu sadece Soma meselesi de maden meselesi de değil Türkiye'de işletmelerin birçoğu "iş güvenliği ve iş sağlığı" konusundan habersiz. Böyle giderse bu acıları yaşamaya devam edeceğiz.

      Sil
  2. Ülkenin tahammül edemeyeceği olaylarla ne de çabuk unutturdular Soma'yı..
    Domino taşları misali her acıyı başka biriyle unutturuyorlar..
    Ve hiç bir zaman başına gelmeden anlamayacaklar...
    Kaleminize sağlık tamamen içten yazdığınız öyle belli ki..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Keşke sorumlular da içten düzenlemeler yapsa da insanlar işlerinden güvenle dönebilse.

      Sil
    2. Şu ülkede hiç bir zaman bir canın kıymeti bilinmeyecek..
      Sonradan bile önlrm almayacaklar maalesef ve biz bununla o kadar yaşamaya alışmışız ki hemen unutabiliyoruz..
      Yazık..

      Sil
    3. Haklısınız malesef durum bu.

      Sil
  3. cehaletin ülkesi burası herşey unutulur :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size katılamayacağım ama çoğrafyanın vahşi oluşu bizi duyarsızlaştırıyor olabilir.

      Sil
  4. malesef çok çabuk unutuluyor..
    içtenlikle yazdığınız yazıyı okuyunca kanayışların ne kadar yok sayıldığı ve basitleştirildiğini bir kez daha gördüm acı acı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konunun üzerine giden bir kaç gazeteci var. Onlar dışında kalabalıklara yüzünü dönen gazeteciler çoktan daha ilgi çeken "cumhurbaşkanlığı adayları, dünya kupası, IŞİD vahşeti" gibi konulara odaklandılar.

      Sil

Lütfen eleştirinin sınırlarını zorlayın.
Yorumlama biçimi:Anonim'i seçerek isimsiz yorum yapabilirsiz.
Spam içeren yorum yayınlanmaz.Örn;küfür,hakaret,reklam,vb.
Yorum gönderildikten sonra yorum üzerindeki bütün haklar sitenindir.
Yorum gönderen herkes yukardaki yönergeyi onayladığını kabul ve ilan eder.